NÜKLEER SANTRAL İZ NOT ENCOYIBIL!
Yıllardır Türkiyeye de getirilmeye çalışılan nükleer santraller üç
gün süren elektrik kesintilerinden sonra ülke gündemine sokuldu.
Başbakan Ecevit kararnameyi içine sindiremeyerek imzaladıktan sonra da
elektrik kesintileri son buldu. Medya da Türkiyenin enerji sorunuyla
ilgili
bütün bilimsel çalışma ve raporları ve nükleer enerjiyle ilgili bütün
bilimsel
araştırmaları bir kenara bırakıp nükleer enerjinin ne kadar iyi birşey
olduğunu anlatmaya koyuldu, Akkuyu halkının yıllardır verdiği mücadele
görmezden gelindi.
dünya nükleerden vazgeçiyor
* Dünyada 1978 yılından beri planlanan ve sipariş verilen yaklaşık
200 nükleer santral projesi iptal edildi.
* ABD 1978den bu yana nükleer santral kurmadı. 1974ten sonra
siparişi
verilen 116 santral iptal edildi.
* Almanya 1982den bu yana, Kanada 1975ten sonra nükleer santral
yapmadı.
* Fransanın Enerji Bakanı, 1977 yılında 2010 yılına kadar yeni
nükleer
siparişinin olmadığını ve Superhelix Hızlı Üretken Santralinin
kapatılması
kararı alındığını açıkladı.
*Brezilya, yapımı bitmek üzere olan 2. Santralinden ve 1.1 milyar
dolar
harcadığı 3. Santralinden vazgeçti.
* İtalya, 1987de yapılan referandum sonucunda işletmeye hazır nükleer
reaktörüyle beraber tüm nükleer programını iptal etti.
* Rusyanın Kostrama bölgesinde yapılan referandumda bölge halkının
yüzde 87si nükleer santrale hayır dedi.
* Japonyanın Muki bölgesinde yapılması düşünülen nükleer santrale
bölge halkının yüzde 62si hayır dedi.
* İsveç, elektrik üretiminin yüzde 51ini karşılayan tüm nükleer
reaktörlerini
2010 yılına kadar aşamalı olarak kapatma kararı aldı.
* Norveçin hiçbir zaman nükleer santrali olmadı.
(Yeni Evrensel, 16 Ekim 1999, Cumartesi, s.12)
nükleer santral dışa bağımlı bir enerji üretim şeklidir
Nükleer santral yakıt olarak kullanılan uranyum olmadan çalışamazlar.
Türkiyeye bir nükleer santral kurulması durumunda uranyuma ihtiyaç
duyulacaktır.
Türkiyenin uranyum potansiyeli yalnızca üç nükleer santrali işletebilecek
kapasitededir. Oysa proje 11 santrali içeriyor. Ama projenin üç nükleer
santralden oluşması da bir şeyi değiştirmeyecekti çünkü Türkiye çıkardığı
uranyumu yakıt olarak kullanmaya hazır hale getirecek teknolojiye de sahip
değil. Bunu yapmak için de dışarıdan teknoloji satın almak zorunda
kalacak.
Bu durumda Türkiye çok kısa bir süre kendi kaynaklarını kullanıyormuş gibi
gözüktükten sonra (uranyum dışarıda işleneceği için Türkiyeden
çıkarılması
da bir şeyi değiştirmeyecek) uranyumu dışarıdan almaya başlayarak enerji
üretimini bütünüyle dışa bağımlı hale getirecek.
Türkiye nükleer enerjiye muhtaç değildir
Türkiyenin bir enerji sorunu vardır. Ama bu sorun nihayi çözümü
nükleer
santral olan bir sorun değildir. Resmi rakamlara göre Türkiye enerji nakil
hatlarında ürettiği enerjinin %22.95ini kaybetmektedir. Yine resmi
rakamlara
göre Avrupa standardı %7 civarındadır. Bu kayıpların giderilmesi ve enerji
nakil hatlarının iyileştirilmesi iki yıl gibi bir süreede ve nükleer
projeye
aytılacak paranın çok daha azıyla gerçekleştirilebilir. Oysa yetkililer
Türkiyede bu iyileştirmeleri devletin yapamayacağını, bu yüzden enerjinin
özelleştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Doğal bir tekel olan (iletim
ve dağıtım hatlarının kurulması pahalı olduğu için böyle bir hattın
yeniden
kurulup mevcut hatlarla rekabet etmesi düşünülemez) enerjinin
özelleştirilmesi
ise ülkeyi ayrı bir handikapla yüzyüze getirir. Aktaşın özelleştirilmesi
bu açıdan iyi bir örnektir.
Bugün Türkiye mevcut hidroelektrik potansiyelinin yalnızca %30unu
kullanmaktadır. Büyük barajlar kurularak tarım topraklarının sular altında
bırakılması ve barajların tabanında oluşan metan gazının havaya karışıp
sera etkisi yaratması da çevreci değildir. Ama hidroelektrik potansiyelin
kullanımı konusunda çok daha temiz ve çevreci teknolojiler geliştirilmiş
ve Avrupada kullanılmaya başlanmıştır. Hidroelektrik enerji temizliğini
ve yenilenebilirliğini korumaktadır.
Bazı bölgelerde rüzgar enerjisinin kullanılması konusunda yapılan
araştırmalar
da olumlu sonuçlar vermiştir. Çeşmede yapılan bir araştırmaya göre
bölgede
kurulacak bir rüzgar türbini yıllık 1.2 Gwatt-saat ile 1.6 Gwatt-saat
arasında
elektrik enerjisi üretiminde bulunabilecek. Bir nükleer reaktörün orteleme
1 Gwatt-saat enerji üreteceği hesaba katılırsa, bu ciddi bir rakamdır.
Danimarka 200 yılındaki enerji ihtiyacının %10unu rüzgardan karşılamayı
hedeflemekterdir. Rüzgar potansiyeli bakımından Türkiyeden çok daha
geride
bulunan Almanya bile rüzgar türbinleri kurmaktayken Türkiyenin bu konuda
araştırma ve yatırım yapmaması düşündürücüdür.
2010 yılına kadar yapılması planlanan 1Gwatt gücündeki iki nükleer
santralin ülkemiz toplam kurulu gücü içinde payı %2, 2020 yılına kadar
devreye alınması düşünülen toplam 10 santarlin o yıl ki kurulu güç
içindeki
payı ise %10 olacaktır. Dolayısıyla insan hayatı ve çevre üzerindeki
etkileri
şimdilik bir yana bıraksak bile, nükleer santrallerin kurulmasının
Türkiyeye
2020 yılına kadar ciddi bir üretim katkısı olamayacaktır. (s.45)
nükleer silah
Türkiyeye nükleer santral yapılması neler getirecektir? Nükleer
santral
yapımı için transfer edilecek teknoloji, nükleer silah yapımı için de
büyük
olanaklar sunacak. Getirilen teknolojiyle bir yandan enerji üretimi
yapılırken
bir yandan da silah üretimi yapılmayacağını kimse garanti edemez. Her ne
kadar hükümet santral anlaşmasını imzalarken bu teknolojiyle silah
yapmayacağını
taahhüt ediyorsa da, aynı (ya da benzer) bir anlaşmayı Irakın da
imzalamış
olmasına karşın nükleer silah üretiminde bulunması kafalarda soru
işaretleri
oluşturması gereken bir noktadır.
atıklar
Nükler teknolojinin en büyük sorunu da nükleer santral inşasıyla
beraber
ülkemize göçecek: nükleer atıklar. Teknoloji henüz nükleer atıklara bir
çözüm bulabilmiş değil. Nükleer atıkların zararsız hale gelmeleri için
gereken sürenin 250.000 yıl olduğu ve bugün hiçbir mühendislik
teknolojisinin
bu kadar uzun süre dayanacak atık depoları yapamayacağı düşünüldüğünde
bu sorunun daha uzun yıllar çözülemeyeceği ortadadır. Ancak aslında
Türkiyenin
sorunu daha yakıcı bir şekilde yaşaması söz konusu olabilecektir: Geçmişte
Eurogold firmasının topraktaki altın filizlerini bulmak için yurtdışından
kaçak olarak siyanür getirdiği düşünülürse gelecekte de toplumsal
muhalefet
nedeniyleatıklarını kendi ülkelerine gömemeyen ülkelerin atıklarını
getirip
Türkiyeye gömmeleri ya da aleni bir şekilde Türkiyenin atık satın alması
düşünülemeyecek bir olasılık değildir.
Bütün bunlar düşünüldüğünde nükleer santral kurukmasının arkasında
ihtiyaç
yalanından başka şeyler aranması gerekmektedir. Bu da kendi ürünlerini
satamayan nükleer santral kuran firmalar ve ülkelerin dayatmasıdır.
vertov
|