Kostunica Olmanın Dayanılmaz Hafifliği
George Szamuely (27 Ekim 2000)
Yugoslavya 14 milyar Dolarlık dış borcunu ödeyemiyor. Ve Dünya Bankasına
da 1.7 milyar Dolar borcu var. Eğer [IMFden] daha fazla borç isterse,
alacaklılara ödeme yapmaya başlamak zorunda kalacak. Ayrıca IMFnin standart
acı ilacını da yutmak zorunda kalacak: ödemelerin kesilmesi, sübvansiyonların
kesilmesi, esnek emek pazarı, rekabetsiz endüstrinin son bulması
Böylelikle
Yugoslavya yoksullaştırılacak ama artık rekabet olacak. Ve bir gün mutlaka
yaşam standardı genel duruma ulaşacak.
Yugoslav Başkanı Slobodan Milosevicin Yugoslavyadaki gücünü yitirmesiyle
ilgili olarak her zaman olağandışı derecede naif bir durum vardı; Batı,
bir elinde kontrol defteri diğer elinde dolmakalemle Belgrada girecekti.
Sekiz yıl süren yaptırımlar, hiç bir zaman değinilmeyen ve geniş bir alana
yayılmış bulunan bombardıman yalnızca bir adamı hedef almıyordu kuşkusuz.
ABD'li görevliler her fırsatta son on yılın Balkan savaşının kışkırtıcısının
Sırplar olduğunu söyleyip durdular. Sıpların gerçek suçu şüphesiz milliyetçilikti
diğer bir deyişle ABD hükümetinin politikalarına karşı gelmek. Ve şimdi
bunun için cezalandırılacaklardı. Yapılması düşünülen çok küçük bir yardıma
karşın, Batılı politikacılar [policymakers] yeni hükümetten birbiri ardına
isteklerde bulunmak konusunda hiç tereddütlü davranmıyorlar.
Geçen hafta Başkan Vojislav Kostunica 57 yıl önce ABDde ölmüş olan
Sırp şair Jovan Ducicin yeniden gömülmesi töreni için Bosnaya gideceğini
açıkladı. Wolfgang Petrisch, diğer adıyla Bosnadaki Yüksek Vekil (kulağa
eski sömürgecilerin kullandığı Yüksek Komisyener gibi gelen bir laf) Yugoslavyanın
Başkanının Bosnayı ziyaret edecek olmasından rahatsız olduğunu dile getirdi.
Ve bu konuda Kostunicadan bir açıklama istedi. Petritsch, Kostunicayla
buluştu ve sonrasında tatmin olduğunu belirtip görüşme(nin) son derece
özel (bir) önemi olduğunu söyledi. Bununla birlikte Yugoslavya ve Bosnanın
en kısa zamanda diplomatik ilişkiler kurması gerektiği konusu üzerinde
de ısrarla durdu.
Kostunica daha fazla para istediği sürece beklemeye razı olmak zorunda.
Financial Timesda geçenlerde yayınlanan bir makalede Petrisch: Yüz milyonlarca
Dolar, Yugoslavyaya, bazı koşullar öne sürülmeden aktarılmamalıdır, diyordu.
Kostunica öncelikle Bosnayı tanımalı ve diplomatik ilişkiler kurmalıydı.
Ve Petrisch tavsiyelerine devam ediyor: Bay Kostunicaya şunu öneriririm:
Kosovayı korumanın yolu Bosnanın bağımsızlığını tanımaktır. Böylelikle
uluslararası camia orada Sırplar için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
1244. Kararına uygun bir gelecek kurmaktan onur duyacaktır. Bu düpedüz
?antaj yapmaktır. Eğer Sırplar koşullara uyarlarsa uluslararası camia
uluslararası hukuğa adeta yapışacak. Tabii ki koşullar her zaman değişebilir.
O zaman anlaşmalar ve Birleşmiş Milletler Kararları görmezden gelinecek.
Petrisch makaleyi beklentilere uygun bir istekle bitiriyor: Eğer Yugoslavya
tekrar Birleşmiş Milletler tam üyeliği istiyorsa, onun kurumlarıyla çalışmak
için istekli olmalıdır. Bu kurumlar, bir savaş suçları mahkemesini de içerir.
Sonraki gün Petrisch arkadaşı Zoran Djindjic ile buluştu. Buluşmalarından
sonra yaptıkları ortak açıklamaya göre: Yugoslavya Federasyonu Bosna-Hersekteki
demokratik süreci desteklemeli ve herhangi bir politik partiye taraf olmaktan
kaçınmalıdır. Bu en azından garip bir açıklamaydı. Yaklaşan seçim sürecinde
Demokratik Muhalefetin unsurları yerlerini almışlardı zaten. Batı güçlerinin
Başkan Adayı Milorad Dodik, güç durumdaydı. Dodik şu anda Başkan, çünkü
Yüksek Vekil Carlos Westendrop, seçilmiş Başkan Nikola Poplaseni uluslarası
camianın isteklerine uymadığı için şutladı. Dodik açıkça bir teşvike
ihtiyaç duyuyor ve dolayısıyla Batılı yetkililer Kostunicanın destekçilerini
kendi zaferlerinin biraz olsun ona bulaşacağı şeklinde umutlandırıyorlar.
Belgrad Belediye Başkanı Milan Protic, Bosnanın kuzeydoğusunda, Bijeljinada
bir seçim mitingine katıldı. Konuşmasında, Bosna Sırp Cumhuriyetinin DOSu
desteklediğini ve Seçim mitingine, Sırp Cumhuriyetinin vatandaşlarıyla
sevinçlerini paylaşmak için DOS üyelerinin de gelmelerinin nedeninin bu
olduğunu
çünkü Sırbistanın demokratik zaferinin, tüm Sırp halkının zaferi
olduğunu söyledi. Katılımcılar arasında Hristiyan Demokratlar Partisi
lideri Vladan Baticte vardı. Çünkü Dodik DOSu her zaman desteklemişti.
Sosyal Demokratların lideri Vuk Obradovicte oradaydı ve Dodikı destekliyor
olmasının sebebi, onun DOSun Slobodan Milosevice karşı giriştiği mücadeleyi
desteklemiş olması ve Sırbistanda demokrasinin kazanması için uğraşmış
olmasıydı. Ayrıca her taşın altından çıkan Cacak Belediye Başkanı Velimir
Ilicte mitinge katılanlar arasındaydı.
Milorad Dodik, Batılı güçlerin seçimlere ne kadar önem verdiği konusunda
bir yanılsama yaşamıyor. Yaklaşan seçimlerin Sırbistan Demokratik Partisi
(SDS)nin zaferi ile sonuçlanmasının uluslararası yardımın sona ermesine
ve Sırp Cumhuriyetinin yalıtılmasına neden olacağını söylüyor. Dodik:
Eğer seçimleri SDS kazanırsa uluslararası yardım duracak, Sırp Cumhuriyeti
yalıtılacak ve IMF ve Dünya Bankası ile olan bütün stand-by anlaşmaları
sona erecek. diyor.
Kuşkusuz Bosnalı Sırplar çok da fazla şey yitirmeyecek.
Son günlerde, Kostunica taraftarları Slobodan Milosevicin The Hagueda
değil Belgradda yargılanması gerektiğini düşünüyorlar. Tabii ki savaş
suçları dolayısıyla değil, ahlaksızlık ve oy çalma yüzünden. Milosevicin
korkutucu palavralarını, zimmete para geçirmelerini, seçimlere hile karıştırmasını
ve milyonlarca Doları yurtdışındaki hesaplara aktarmasını bir kenara bırakıyorlar.
Milosevicin tutklanmasını gerektirecek birçok şey var diyor Cacak Belediye
Başkanı Velimir Ilic. Kuşkusuz bir Cacak Belediye Başkanının birçok sey
olduğunu bilmesi -ve bu yalnızca Milosevicin devrilmesinden iki hafta
sonra oluyor- biraz gizemli bir duruma işaret ediyor. Ekonomik think-tank
kurulu?u G-17den Mladjan Dinkic, bugün Ulusal Bankaya yöneliyor. Milosevic
döneminde zimmete para geçirme ve rüşvetçiliğin boyutunun büyük olduğunu
söylüyor kendileri. Şu nokta önemle vurgulanmalıdır ki, geçmiş döneme ilşkin
uydurulan parlak zimmete para geçirme ve rüşvetçilik masalları halkın
gündemini bugünkü ekonomik tıkanıklık ve yozlaşmadan uzaklaştırmak için
en elverişli yoldur.
Amerika Birleşik Devletleri medyası ve politika seçkinleri Milosevicle
ilgili bu haykırışlara henüz ilgi göstermiyor. Onlar Milosevicle ilgili
rü?vet ya da oy çalma iddialarına önem vermiyorlar. Onlar Milosevicin
milliyetçilik için cezalandırılmasını istiyorlar. Kendini bir Sırp milliyetçisi
olarak pazarlayan ve bununla birlikte Batılı güçlerle de uyum halinde çalışabilecek
olan Kostunica şimdi milliyetçilikle iyi uluslararası ilişkiler arasında
bir seçim yapmak zorunda. Seçim kampanyalarında Batılı ekonomik sistemleri
getireceği konusunda sözler veren Kostunica, şimdi uzlaşma yolunu seçmek
zorunda. Şu sıralar miliyetçiliki teleşlı bir şekilde reddeden Kostunica,
bir yandan da savaşla ilgili suçları kabul ediyor tabiiki kendisinin
böyle şeyleri kesinlikle yapmayacağını ekleyerek. Kostunica, CBSnin 60
Minutes programında:
Ama onlar suçtu ve öldürülenler de kurbanlardı.
Aynı zamanda şunu da söylemeliyim ki diğer tarafta da suçlar işlendi ve
Sırplar öldürüldü. Ben öldürülen bütün insanlarla ilgili suçu kabul etmeye
hazırım. Ben, benim tarafımda olanların sorumluluğunu almaya çalışıyourm.
Ama Milosevicin bir Sırp olarak yaptığı şeylerin sorumluluğu benim üzerimde
değildir. Kostunicanın bu konuları tartışmak konusundaki isteksiz tutumu
ve halkının önünde savaşta olanların en azından yarımağızlı bir savunmasını
yapmak zorunda kalması ortaya perişan bir durum çıkarıyor. CBS muhabirinin
Milosevicin insanlığa karşı suçlar işlemiş olduğu konusunda kafanızdda
herhangi bir şüphe var mı? şeklindeki sorunsunu Eee
evet o bunlardan
sorumludur. Şeklinde yanıtlıyor. Bunun üzerine sorulan Peki o zaman hüklümetiniz
onu neden tutuklatmadı? sorusuna ise Şimdi yapılması gereken pek çok
şey var, pek çok öncelikli konu var
diyor.
Bu önceliklerden birisi kuşkusuz bir miktar nakite sahip olmak. Ama
varolan odaklar daha sonra çek defterlerini ellerinde tutuyor olmayacaklar.
Yugoslavya, uluslararası finansörlerden, yiyecek, ilaç, medikal donanımve
petrol ithalatı için 500 milyon Dolar arıyor. Hükümet bu parayı açıkça
istiyor. Yugoslav Başbakanı Miroljub Labus, şimdi elimizde olacak bir
100 milyon Dolar, bir yıl içinde elimizde olacak bir 500 milyon Dolardan
daha önemli diyor ve ekliyor: Seçim kampanyasında böyle sözler vererek
önemli bir risk aldık. Şimdi savunmasızız. Eğer Batı bölgede denge kurmak
istiyorsa, önce burada denge kurmalı. Ama beklenen 500 milyon Dolar yerine
Yugoslavyaya 173 milyon Dolar gibi bir rakam önerildi. Avrupa Birliği
de, yeniden canlanan Yugoslavya ekonomisine, 2006 yılının sonuna kadar
2.3 milyar Euro (yaklaşık 1.8 milyar Dolar)luk bir destek vereceğini açıkladı.
Toplama bakıldığında büyükmüş gibi görünüyor. Ama aslında bu ancak bir
sadaka. Küçücük Montenegro bile Sırbistandan ayrılıp bağımsızlığına kavuşmak
için daha fazla almıştı. Birleşmiş Billetler Balkanlar Özel Elçisi Carl
Bildt, sonraki gün Belgradı yüksek beklentiler içine girmemeleri konusunda
uyardı: Siz, yardımlara bağımlı bir Üçüncü Dünya ekonomisi kurmaya çalışmıyorsunuz.
IMFnin tutumu da çok benzer. IMF Dışilişkiler Bölümü Başkanı Thomas Dawson
da Yugoslavyanın IMF üyeliğini düşünmeden önce alacak-verecek meselelerini
halletmesi gerektiğini söylüyor: Öncelikle IMFye olan 128 milyon Dolarlık
gecikmiş borcun nasıl ödeneceği konusunda net bir anlaşmaya varılması gerek.
Yugoslavya 14 milyar Dolarlık dış borcunu ödeyemiyor. Ve Dünya Bankasına
da 1.7 milyar Dolar borcu var. Eğer [IMFden] daha fazla borç isterse,
alacaklılara ödeme yapmaya başlamak zorunda kalacak. Ayrıca IMFnin standart
acı ilacını da yutmak zorunda kalacak: ödemelerin kesilmesi, sübvansiyonların
kesilmesi, esnek emek pazarı, rekabetsiz endüstrinin son bulması
Böylelikle
Yugoslavya yoksullaştırılacak ama artık rekabet olacak. Ve bir gün mutlaka
yaşam standardı genel duruma ulaşacak. IMFden Stanley Fischer, Bulgaristanda
heyecanla pazar ekonomisine geçişi anlatıyordu. Eğer Balkan ülkeleri reformları
sürdürecek olurlarsa sonunda bu emekler mutlaka ödüllendirilecekti. Bulgaristan
Avrupa Birliğine katılmak ve önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Batı Avrupa
yaşam standartlarına ulaşmak istiyorsa yapısal reform programına devam
etmek zorundaydı. Ama Bulgaristanda kişi başına düşen üretim geçenlerde
The Guardianda çıkan bir makaleye göre hala 1989daki değerinin üçte biri
düzeyinde.
IMFli çocuklar gelmeden önce de Yugoslavyanın yeni kural koyucuları
IMF-tarzı bir programı benimsemişlerdi zaten. Fiyat kontrolleri sona ermişti.
Sonuçlar tahmin edilebilirdi: Ekmeğin fiyatı iki katına yemek yağının fiyatı
ise üç katına çıktı. Hükümet bu yıkımın suçlusunu ilan etmekte gecikmedi.
Bütün bu olanlar Milosevicin ve onun destekleyicilerinin hataları yüzündendi.
Miroljub Labusa göre ?imdiki stratejileri ekonomiyi kaosa sürükleyecek
herhangi bir ?ey yapmak. Bu sırada uluslararası camia Kostunicanın
hükümeti için yüksek dozlu yeni bir acı ilaç hazırlıyor. Bu haftanın başlarında
İsveç Başbakanı Goran Persson tarafından oluşturulan bir heyet Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Kofi Annana Kosovaya koşullu bağımsızlık
öneren bir rapor sundu. Koşullu bağımsızlık demek, bağımsızlık demenin
biraz kibarca bir yolu. Kuşkusuz, Kostunica bu durumu Birleşmiş Milletler
Sekreterliği 1244 Sayılı Kararına uymayacağı gerekçesiyle protesto edecek.
Ve kuşkusuz son üç hafta içinde birçok kez gerçekleştiği gibi kendisine
Yugoslavyada yalnızca adı var kendi yok bir görevde bulunduğu hatırlatılacak.
Özgün metine buradan ulaşabilirsiniz.
Çeviri: vertov
|