Sosyobiyoloji ya da İdealizmin
Hortlatılması
Günlük gazetelerin sayfalarında mutlaka
kültür geninden ya da zeka geninden bahsedildiğini görmüş ya da arkadaş
sohbetlerinde böyle şeyler işitmişsinizdir. Son dönemde ABDnin HUGO
projesiyle birlikte bir bilimselliktir aldı yürüyor. İnsanlık bir gün
bütün genlerin, böylelikle bütün hastalıkların ve kötü düşücelerin, ideolojilerin
yeryüzünden silineceği günü sabırsızlıkla bekliyor. Ancak (kötü haberi
erken verdiğim için üzgünüm) bu hiçbir şekilde söz konusu olamayacak.
Peki kim bu projeye neler bağlıyor? Getirecekleri
neler olacak?
Darwinin Evrim Kuramını oluşturmasının
ardından insanlık, canlılıkla ilgili olarak bilimsel ve pozitivist bir
yola girdi. Bu yolda da uzun süre sendeletile sendeletile yürüdü. Çünkü
bu bilimsel gerçek ve getirdikleri insanlığı dogmalardan uzaklaştırmış
ve diyalektik bir bilim yoluna sokmuştu. Ancak bilimsellik birilerinin
işine yaradığı sürece hoşgörülebilir, izin verilebilir bir şeydi. Yani
bilimin fazlası zararlıdır!dı. Ortaçağda dini her şeyiyle kendi hizmetine
almış olan egemen güçler, aydınlanmanın ve aklın üstünlüğününün burjuvazi
tarafından kabul ettirilmesi sonucu dini de elden bırakmak zorunda kalmıştı
bir süreliğine (mistisizmin ve uzakdoğu felsefelerinin tekrar hortlatılıyor
olması bundan da bütünüyle vazgeçilmediğine işaret ediyor.); ancak bu araçsızlık
egemen güçler açısından fazla sürmedi. Artık yeni bir egemen tanımlanıyordu
dünya çapında: Oratçağın devrimcisi burjuvazi! Artık o ne derse öyle olacaktı.
Kendinden öncekilerin kendini korumak için yaptıklarının daha çağdaşları
onlar tarafından uygulanacaktı artık. Ama dini yadsıyarak Ortaçağdan çıkan
burjuvazi aklın egemenliğini ilan ederken kullanacağı aracı da ilan edeiyordu:
bilim.
Aslında toplumların kafasından bütünüyle
silinmemiş olan dini öğeleri bir süre daha kullanmaya devam etti, bu akıl
akımı. Darwinin araştırma sonuçlarını yayınlamakta çekinmesine neden olan
da kiliseydi bu yüzden hala. Ama artık dinin bilime karşı tutunamayacağı
ve bir egemenlik aracı olarak kullanılamayacağı anlaşıldıktan sonra bilimi
-bu yaramaz çocuğu- uslandırmak gerekiyordu. Yoksa ne yapacağı belli olmazdı.
Egemenlerin başına, ikinci dünya savaşında Japonyaya yaptıkları gelebilirdi.
Bu yazı bilimin tasmalanmasını Evrim Teorisi
özelinde ele almayı planlıyor.
Darwin araştırma sonuçlarını dönemin bilim
insanlarına aktardığında aldığı olumlu eleştirilere rağmen bu sonuçları
açıklamak konusunda çekingen davranmıştı, çünkü bütünüyle bilimsel olan
bu çalışma aslında dolaysız olarak kilisenin çıkarlarıyla çatışıyordu.
Ama bilim çevrelerinin yönlendirmesi baskın gelince araştırmalar yayınlandı
ve beklenen de oldu. Egemenlerin dine yönelik böylesine temelden bir saldırının
karşılanamayacağını ayrımsaması uzun sürmedi (ancak bu dinin hala başka
konularda da olsa kullanılmadığı anlamına gelmiyor). Ve bilimin ehlileştirilmesi
işine koyuldular. İşe Darwinin bilimsel teorisinin dayandığı temel noktaları
alarak onları toplumsal alanda egemen olmasını istedikleri görüşlerle seçmeci
(eklektik) bir anlayışla birleştirerek, sosyal darwinizm gibi bilimsel
açıdan hiçbir anlam taşımayan fikirlerin ortaya çıkıp serpilmesini sağladılar.
HUGOya bu kadar büyük bir bütçenin ayrılmış olması da aynı temeller üzeinde
yükseliyor. HUGO ile sosyal darwinizmde varlığı savunulan kültür geni,
zeka geni, komünizm geni (farelerle yapılan komünizm geni bulma deneyleri
bilinir), gibi genlerin bulunabileceği böylelikle insanların yalnızca fiziksel
hastalıklardan değil, aynı zamanda düşünsel hastalıklardan da kurtarılabileceği
öngörülüyor. Ancak bu projenin çok önemli bir problemi görmezden geliniyor:
Bir türün bütün bireylerinde bulunan bir özelliğin kalıtsal olarak hangi
yapıya tekabul ettiğini bulmak olanaksızdır. Genlerin bulunması, bir bireyde
olup da diğerinde olmayan özelliklerin genetik yapıya yansımalarına (aslında
genetik yapıdaki farklılıkların karakter yapısındaki yansımalarına) bakılarak
gerçekleştirirken, türün bütün bireylerinde yeralan özelliklerin bulunması
olanaksızdır. Bu ciddi açmaza rağmen bu projeye bu kadar paranın akıtılması
bu göz boyama projesinin egemenler açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor
yalnızca.
Amerika bu projeye bu kadar para ayırmışken
ve bundan vazgeçmek gibi bir niyeti yokken burjuva medyanın buna sayfalarca
yer ayırması şaşılacak bir şey değil. İnsanlar hala ve her geçen gün daha
yüksek dozda kandırılıyor, kandırılmaya çalışılıyor. Bu durumda en büyük
görev gerçek
bilim emekçilerine düşüyor. Ancak onları çabalarıyladır
ki bu büyük aldatmaca aynı evrim kuramına yapılan saldırılarda oduğu gibi
yırtılabilecektir.
|