EMEK PLATFORMU PROGRAMI SUNUŞ VE ÖZET
28 Mart 2001
Ülkemizin bugün yaşadığı kriz, uzun yıllardır uluslararası finans
kuruluşlarının güdümünde uygulanan ekonomik ve sosyal politikanın
sonucudur. Türkiyeye bu politikaları dayatan IMF ve Dünya Bankası
ile ülkeyi yönetemeyen hükümetler ardı ardına yaşadığımız krizlerin
baş sorumlusudurlar.
Türkiye bütçesi, sosyal devlet ilkelerinin gereklerini yerine getirme
anlayışından tümüyle uzaklaştırılarak, tamamıyla bir iç ve dış borç
faizi ödeme idaresine indirgenmiştir. Türkiyedeki mali sistem,
sadece belirli bir süre içerisinde yeterli gelirin toplanıp
toplanamayacağı aritmetik hesabına dayanan bir politikanın sarmalına
girmiştir. Gelir dağılımı son derece bozulmuş ve ülke içinde
yoksullaşma artmıştır.
Planlama fikrinin tümden gözardı edildiği ve gerçek anlamda "vahşi
kapitalizm"in uygulandığı bir süreç yaşanmaktadır.
Bu sürece karşı oluşan tepkileri bastırabilmek amacıyla
antidemokratik uygulamalar artmış; ülkenin emek ve demokrasi
güçlerinin görüş ve önerilerini kamuoyuna aktarma ve kamuoyu yaratma
olanakları da kısıtlanmıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda
yasal ve fiili kısıtlamalarla insan hakları ihlalleri gündemde
kalmaya devam etmiştir.
Hukukun üstünlüğü yerine, her kademede mafyalaşmanın yaşandığı bir
çürümüşlükle karşı karşıya kalınmıştır.
Özelleştirme ile KİTlerin tasfiye edilme sürecine ek olarak, tarımda
liberalleştirme adı altında tarımın uluslararası tekellere açılması
gerçekleştirilmektedir. Tarım kesiminin verim artışı azalmakta ve
özellikle tarımdaki küçük üreticiler yoksulluk sınırının altında
yaşamaktadır. Hayvancılık neredeyse gözden çıkarılmış durumdadır.
Her kriz döneminin faturası ücretlilere, emeklilere, kent
yoksullarına, çiftçilere, esnaf ve sanatkarlara çıkartılmıştır. Vergi
politikaları ücretliler aleyhine şekillendirilmektedir. Sosyal
güvenlik, sağlık, eğitim başta olmak üzere; tüm temel haklar sadece
parası olanların yeterince yararlandığı bir anlayışa terkedilmiştir.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler batma ve esnaf kepenk kapatma
noktasına gelmiştir.
Daha önceki hükümetler dönemlerinde olduğu gibi 57. hükümetin
kurulduğu günden beri de uygulamaya devam ettiği ve krizler
karşısında değiştirerek sürdürmeye çalıştığı bu politikalar,
ülkemizin çalışanlarının, işsizlerin ve emeklilerin, küçük
çiftçilerin çıkarlarıyla temelden çelişmektedir. Ulusötesi sermayenin
ve ülkemizdeki, bir avuç azınlığın çıkarlarının korunmasını ve
alacaklarının tahsilini hedefleyen bu programlar bir kez daha krizle
sonuçlanmıştır.
Kriz sonrasında hükümetçe sunulan "acil önlemler paketi" yukarıdaki
acı tabloyu yaratan uygulamaların devamı niteliğindedir. Bugüne kadar
IMF ve Dünya Bankası politikalarını savunarak ve uygulayarak ülkemizi
derin açmazların içine sürükleyen hükümetler artık yüzünü halkına
dönmek zorundadır.
Halkın refah düzeyini yükseltmeyi, gelir dağılımındaki
dengesizlikleri gidermeyi ve rant yerine üretimi arttırmayı
amaçlamayan hiçbir politika çözüm üretmeyecektir. Türkiye
ekonomisinin sanayileşme ve yatırım artışlarına dayalı dengeli bir
büyüme yapısına kavuşturulması ancak kapsamlı ve eş zamanlı bir kamu
kesimi, mali kesim ve ödemeler dengesi reformu ile sağlanabilecektir
Ekonomik krizleri önlemenin ve toplumsal güveni sağlamanın yolu; (a)
yolsuzluklarla etkili bir biçimde mücadele, (b) demokratik sosyal
hukuk devleti olgusunun hayata geçirilmesi ve (c) çalışma mevzuatının
onaylanmış uluslararası sözleşmeler ve ILO Sözleşmeleri ile uyumlu
hale getirilmesi de dahil olmak üzere, Anayasa değişikliklerini de
kapsayacak bir demokratikleşme paketi temelinde oluşturulacak ve
halkımızın desteğine sahip bir programın uygulanmasından geçmektedir.
Emek Platformu Programının temel ilkeleri şunlardır;
- Türkiyede devletin küçültülmesi yönündeki politikalar, kamu
kesimi potansiyelinin kalkınma amaçlı olarak harekete geçirilmesi
önünde engel oluşturmaktadır. Sosyal devletin gelişmesi ve
kalkınmanın önünün açılması için devletin küçültülmesi saplantısından
vazgeçilmeli; üretim ve istihdamın önünü açacak, büyümeyi ve
kalkınmayı hedefleyen politikalara dönülmelidir.
- Devletin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını yeniden kazanması ve
geliştirmesi, Türkiyenin geleceğini planlama yetilerini yeniden
kazanmasıyla mümkündür. Özel sektör için yönlendirici, kamu sektörü
için bağlayıcı plânlama, bölgesel ve sektörel bağlantıları etkin bir
şekilde oluşturularak başlatılmalıdır. Planlamanın hiyerarşik her
aşamasında, toplumun tüm kesimlerinin örgütsel temsilcileri
aracılığıyla demokratik katılımı sağlanmalıdır.
- Kriz koşullarının toplumun geniş kesimlerinde yarattığı
yoksullaşmanın aşılabilmesi için sosyal devlet uygulamaları
tartışmasız bir biçimde hayata geçirilmelidir.
- Ekonomik krizin hızla aşılabilmesi için iç ve kısa vadeli dış borç
ödemeleri yeniden takvimlendirilmelidir..
- Kısa vadeli yabancı sermaye girişleri ve çıkışları kontrol altına
alınmalıdır.
- Banka sistemi plânlı bir rasyonelleştirmeye tâbi tutulmalı;
bankaların mevduat ve kredi faizlerini ölçüsüz arttırmaları
engellenmeli; mevduat garantisi küçük tasarruf sahiplerini korumak
kaydıyla daraltılmalıdır. Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası
gibi kamu ihtisas bankaları asli görevlerini yapacak şekilde yeniden
yapılandırılmalı , bu bankaların özelleştirilme süreci
durdurulmalıdır.
- Vergi tabanı yaygınlaştırılmalı, vergi gelirleri arttırılmalıdır.
Sermaye gelirlerinin vergi gelirleri içindeki payını yükseltecek
önlemler alınmalıdır. Vergi adaletini ve herkesten mali gücüne,
servetine ve gelirine göre vergi alınması ilkesini sağlayacak bir
vergi reformu gerçekleştirilmelidir.
- Bütçelerin faiz ödeme öncelikli bir aktarma organına dönüşmesine
son verilmeli; kamu mali sistemindeki parçalı yapıyı sona erdirecek,
kamu hizmetlerinde etkinliği ve saydamlığı arttırıcı düzenlemeler
içerecek kapsamlı bir bütçe ve harcama reformu gerçekleştirilmelidir.
Bütçeden, eğitime, sağlığa, yatırıma ayrılan pay arttırılmalı,bunlar
dışındaki gereksiz harcamalar kısılmalıdır. Bütçe dışı harcama ve
fonlar bütçe kapsamına alınmalıdır. Devletin her kademesinde üretken
olmayan ve kamu yararı taşımayan harcamalarda tasarrufa gidilmelidir.
Kamu ihalelerinin şeffaflığını sağlayacak yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
- Yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidilmeli; siyasal sorumluları
da açığa çıkarılmalıdır.
- Kayıt dışı ve yasadışı iktisadî faaliyetler önlenmelidir.
- Tarımın başta sanayi olmak üzere diğer sektörlerle organik
bütünlüğünü gözeten uzun vadeli bir planlama yapılmalıdır.
- Dengeli bir kalkınmayı sağlamak, gelir dağılımını iyileştirmek
hedef olarak alınmalıdır. Bu amaçla çalışanların uygulanan
politikalar ve kriz nedeniyle oluşan ücret kayıpları derhal telafi
edilmelidir.
- Toplumsal güven ve barışın hayata geçirilebilmesi için Anayasa ,
siyasi partiler ve seçim yasaları derhal değiştirilmeli, yasalar
çağdaş ,demokratik düzene uydurulmalıdır. Hukuk devleti olmanın temel
koşulu olan hukukun üstünlüğü ilkesi hayata geçirilmelidir.
Çalışanların haklarının tanınması doğrultusunda ILO normlarına uygun
düzenlemeler yapılmalıdır.
Emek Platformu tarafından uzun bir dönemdir yapılmakta olan tüm
uyarılar haklı çıkmıştır. Hükümet bu sese kulak vermeli, Emek
Platformu ile bir araya gelerek önerilerini dikkate almalıdır.
Hükümet,içinde bulunduğumuz krizden çıkış için IMF ve Dünya
Bankasını, ulusötesi sermayeyi ikna etmek için uğraşmaktan
vazgeçmeli; yüzünü kendi toplumsal dinamiklerine çevirmelidir.
Bu ülkenin içinde bulunduğu krizi aşabilecek ve krizsiz bir kalkınma
gerçekleştirilebilecek potansiyeli vardır. Bu ülkenin insanları
toplumsal yarar içeren; çalışanların, emeklilerin, işsizlerin , küçük
çiftçinin, esnafın ve sanatkarların ve bu politikalardan mağdur olan
tüm toplumsal kesimlerin çıkarlarını koruyacak bir programı hayata
geçirmek için çaba harcamaya hazırdırlar. Unutmayalım ki, gerçek bir
ulusal program, ancak bu hedefler doğrultusunda bu kesimlerle
birlikte hazırlanan programdır.
Yolsuzluk ve yoksulluk üretmekten başka işlevi kalmamış gözüken
siyasal iktidarlar halk nezdinde güvenlerini ve itibarlarını yitirme
noktasına gelmişlerdir. Parlamento ve hükümetlerin yapması gereken
şey, başarısızlığı kanıtlanmış ve toplumsal/siyasal desteği kalmamış
IMF, Dünya Bankası politikalarından vazgeçmektir.
ÇÖZÜM EMEK PLATFORMU PROGRAMINI HAYATA GEÇİRMEKTİR.
TÜRKİYENİN BU PROGRAMI UYGULAYACAK VE KRİZLERİ AŞACAK GÜCÜ VARDIR.
DÖNEM SÖZCÜSÜ
TMMOB
Atatürk Bulvarı 131 Kat:9
Bakanlıklar/ANKARA
TEL:(312) 418 12 75
FAKS: (312) 417 48 24
E-POSTA : tmmobyon@tmmob.org.tr
|