kinodelia-arşiv
Benim yolum dünyanın daha taze bir algılanmasının yaratımına doğrudur.


DEĞİNİLER...


Geçtiğimiz Mart ayında Türkiye 'şok' gelişmelerle sarsılmasa da, yine oldukça yüklü bir gündeme sahip olduğunu görüyoruz. Ekonomide, Şubat ayında yaşanan büyük 'depremin' artçılarını yaşadığımız söylenebilir. Yönetenler krizin faturasını halka kesmekte bir an bile duraksamadılar ve zamlar yağmur gibi yağdı. Akaryakıt, şeker, doğalgaz, tekel ürünleri... şeklinde giden upuzun bir listenin oluştuğu zam furyası halkın zaten bükük olan belini kırma noktasına getirdi.

Hükümet ise ülkeyi krizden çıkarmak için işi Allah'a havale etmediyse bile, Amerika'dan 'seçmece' getirtilen Derviş'e ekonomi yönetimini teslim etti. Derviş de 'benim malım sizin malınız' demekte gecikmedi ve o da IMF, Dünya Bankası, ABD kapılarını aşındırmaya başladı. Medyanın "bize borç para arıyor, ne iyi adam!" yaygaraları arasında, Türkiye'yi yeni krizlere, halkı daha fazla sefalete, vatanı da daha fazla bağımlılığa sürükleyecek anlaşmalarla sözde ulusal, gerçekte daha da katmerlenmiş 'Cilalı IMF programıyla'  karşımıza çıktı.

Emekçiler ise bu programa karşı kendi programlarını koydular hedef olarak önlerine. Geçtiğimiz aylarda EMEP tarafından ortaya atılan 'IMF Karşıtı Emek Programı' önerisi, daha sonrasında ise Bağımsız Sosyal Bilimciler-İktisat Grubu'nun tartışmaya açtığı 'Ulusal İktisat Programı', emekçilerin biraz olsun nefes almasını, spekülatif sermayenin denetim altına alınmasını ve oluşturulan soygun ve sömürü çemberinin bir yerinden kırılmasını hedefleyen ve birçok noktada ortaklaşan öneriler olarak gündeme geldi. Emek Platformu'nun 13 Mart'ta yaptığı toplantıda da bütün emek ve bilim güçlerinin böyle bir programın oluşturulması ve uygulanabilmesi için seferber edilmesi kararı çıktı. Bu doğrultuda açıklanan eylem takviminin içinde basın açıklamaları ve mitinglerin yanısıra, sempozyum ve işyerlerinde forumlar düzenleme kararları dikkat çekiyor ve takvimin ucunun açık bırakılması da en önemli olumluluklardan biri olarak göze çarpıyor.

Emekçilerin bu hareketinde hemen yanıbaşında bulduğu ve süreci en ayrıntılı aktaran gazete olarak Evrensel gazetesi de 7 günlük bir kapatma cezası ile karşılaştı. 21-27 Mart tarihleri arası basın özgürlüğünün yaralı olduğu günlerdi.

Mart ayını oluşturan sayılardan özellikle iki tanesi baharı başlatan bu ayın coşkusunun doruğa çıktığı günleri veriyor: 8 ve 21. 

8 Mart'ta, Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde onbinlerce kadın, üzerlerindeki her türden baskının ve sömürünün kaldırılmasının, kısaca kurtuluşlarının, toplumun kurtuluşundan geçtiğini haykırdı alanlarda. 

Ve Newroz... 21 Mart'ta, Türkiye'nin dört bir yanında coşkunun, mücadele azminin doruğa çıktığı, yeşile, sarıya, kırmızıya bezeli alanlarda yüzbinler barış özlemini söyledi.

Mart, Nisan'a umudu taşıyarak ayrıldı aramızdan. Buna inanmalıyız. Türkiye halkları için güzel günler çok uzak değil. Güçlerini birleştirmekte olan halkın örgütlü kesimleri, karşı kaşıya getirdikleri iki zıt programdan, iki zıt dünya görüşünden, iki zıt hareketten emekçilerin şenlikli günlerinin, gerçek bayramlar yaşatacak günlerin önünü açacak olan etrafında birleşiyorlar.

Bu halayı önümüzdeki aylarda beraber çekeceğiz...

grga


kinodelia