kinodelia-arşiv
Benim yolum dünyanın daha taze bir algılanmasının yaratımına doğrudur.


Sosyobiyoloji ya da İdealizmin Hortlatılması

Günlük gazetelerin sayfalarında mutlaka “kültür geni”nden ya da “zeka geni”nden bahsedildiğini görmüş ya da arkadaş sohbetlerinde böyle şeyler işitmişsinizdir. Son dönemde ABD’nin HUGO [1] projesiyle birlikte bir “bilimsellik”tir aldı yürüyor. İnsanlık bir gün bütün genlerin, böylelikle bütün hastalıkların ve “kötü” düşücelerin, ideolojilerin yeryüzünden silineceği günü sabırsızlıkla bekliyor. Ancak (kötü haberi erken verdiğim için üzgünüm) bu hiçbir şekilde söz konusu olamayacak. 

Peki kim bu projeye neler bağlıyor? Getirecekleri neler olacak? 

Darwin’in Evrim Kuramı’nı oluşturmasının ardından insanlık, canlılıkla ilgili olarak bilimsel ve pozitivist bir yola girdi. Bu yolda da uzun süre sendeletile sendeletile yürüdü. Çünkü bu bilimsel gerçek ve getirdikleri insanlığı dogmalardan uzaklaştırmış ve diyalektik bir bilim yoluna sokmuştu. Ancak bilimsellik birilerinin işine yaradığı sürece hoşgörülebilir, izin verilebilir bir şeydi. Yani “bilimin fazlası zararlıdır!”dı. Ortaçağda dini her şeyiyle kendi hizmetine almış olan egemen güçler, aydınlanmanın ve aklın üstünlüğününün burjuvazi tarafından kabul ettirilmesi sonucu dini de elden bırakmak zorunda kalmıştı bir süreliğine (mistisizmin ve uzakdoğu “felsefe”lerinin tekrar hortlatılıyor olması bundan da bütünüyle vazgeçilmediğine işaret ediyor.); ancak bu “araçsızlık” egemen güçler açısından fazla sürmedi. Artık yeni bir egemen tanımlanıyordu dünya çapında: Oratçağ’ın devrimcisi burjuvazi! Artık o ne derse öyle olacaktı. Kendinden öncekilerin kendini korumak için yaptıklarının daha “çağdaş”ları onlar tarafından uygulanacaktı artık. Ama dini yadsıyarak Ortaçağ’dan çıkan burjuvazi aklın egemenliğini ilan ederken kullanacağı aracı da ilan edeiyordu: bilim. 

Aslında toplumların kafasından bütünüyle silinmemiş olan dini öğeleri bir süre daha kullanmaya devam etti, bu “akıl” akımı. Darwin’in araştırma sonuçlarını yayınlamakta çekinmesine neden olan da kiliseydi bu yüzden hala. Ama artık dinin bilime karşı tutunamayacağı ve bir egemenlik aracı olarak kullanılamayacağı anlaşıldıktan sonra bilimi -bu yaramaz çocuğu- uslandırmak gerekiyordu. Yoksa ne yapacağı belli olmazdı. Egemenlerin başına, ikinci dünya savaşında Japonya’ya yaptıkları gelebilirdi.

Bu yazı bilimin tasmalanmasını Evrim Teorisi özelinde ele almayı planlıyor. 

Darwin araştırma sonuçlarını dönemin bilim insanlarına aktardığında aldığı olumlu eleştirilere rağmen bu sonuçları açıklamak konusunda çekingen davranmıştı, çünkü bütünüyle bilimsel olan bu çalışma aslında dolaysız olarak kilisenin çıkarlarıyla çatışıyordu. Ama bilim çevrelerinin yönlendirmesi baskın gelince araştırmalar yayınlandı ve beklenen de oldu. Egemenlerin dine yönelik böylesine temelden bir saldırının karşılanamayacağını ayrımsaması uzun sürmedi (ancak bu dinin hala başka konularda da olsa kullanılmadığı anlamına gelmiyor). Ve bilimin “ehlileştirilmesi” işine koyuldular. İşe Darwin’in bilimsel teorisinin dayandığı temel noktaları alarak onları toplumsal alanda egemen olmasını istedikleri görüşlerle seçmeci (eklektik) bir anlayışla birleştirerek, “sosyal darwinizm” gibi bilimsel açıdan hiçbir anlam taşımayan fikirlerin ortaya çıkıp serpilmesini sağladılar. HUGO’ya bu kadar büyük bir bütçenin ayrılmış olması da aynı temeller üzeinde yükseliyor. HUGO ile “sosyal darwinizm”de varlığı savunulan “kültür geni”, “zeka geni”, “komünizm geni” (farelerle yapılan “komünizm geni” bulma deneyleri bilinir), gibi genlerin bulunabileceği böylelikle insanların yalnızca fiziksel hastalıklardan değil, aynı zamanda düşünsel “hastalık”lardan da kurtarılabileceği öngörülüyor. Ancak bu projenin çok önemli bir problemi görmezden geliniyor: Bir türün bütün bireylerinde bulunan bir özelliğin kalıtsal olarak hangi yapıya tekabul ettiğini bulmak olanaksızdır. Genlerin bulunması, bir bireyde olup da diğerinde olmayan özelliklerin genetik yapıya yansımalarına (aslında genetik yapıdaki farklılıkların karakter yapısındaki yansımalarına) bakılarak gerçekleştirirken, türün bütün bireylerinde yeralan özelliklerin bulunması olanaksızdır. Bu ciddi açmaza rağmen bu projeye bu kadar paranın akıtılması bu göz boyama projesinin egemenler açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor yalnızca. 

Amerika bu projeye bu kadar para ayırmışken ve bundan vazgeçmek gibi bir niyeti yokken burjuva medyanın buna sayfalarca yer ayırması şaşılacak bir şey değil. İnsanlar hala ve her geçen gün daha yüksek dozda kandırılıyor, kandırılmaya çalışılıyor. Bu durumda en büyük görev gerçek [2] bilim emekçilerine düşüyor. Ancak onları çabalarıyladır ki bu büyük aldatmaca aynı evrim kuramına yapılan saldırılarda oduğu gibi yırtılabilecektir.



[1] HUGO: Human Genom Project (İnsan Genomu Projesi) ABD’nin Uzay araştırmalarından sonra en büyük kaynağı ayırdığı ve 2002 yılında bitmesi planlanan ve insanın bütün genlerinin hangi işlevi gerçekleştirdiğini bulmayı amaçlayan bir proje. Bu projenin değişik ayakları da ABD dışındaki bazı ülkelerde sürmekte.

[2] Bilimin kime hizmet ettiği ve hangi koşullarda varolduğu bununla bağlantılı başka bir tartışmanın konusu aslında. Bugün bilimselliğe sahip çıkmak önemliyken bilimin kimin için kullanıldığını ve neye hizmet ettiğini de ortaya koymak gerek.


vertov

kinodelia